Pages

3 Haziran 2012

Yolcu Yolunda Gerek

Arabayla yolculuk çocukluğumun ayrılmaz bir parçası. Almanya-Türkiye arasında yaptığımız yolculukların bunda önemi büyük. Öyle ki, yolda olmadığımızda, abimle yastıkları birleştirip araba yaparak ve mola yerlerinde (!) jelibon yiyerek "arabayla Türkiye'ye gitme" oyunu oynardık hep. Sonrasında da unutulmayacak anılarım oldu. Özellikle annemle çıktığımız tatiller ve başımıza gelenler... Uzun zamandır canım istiyordu yine böyle bir yol hikayesi. Ve işte fiilen planlaması 6 ay süren ama zihnen hayatımı yol hikayelerine adamayı kafama koyduğum zamanlardan beri tasarladığım bir geziye nihayet çıkıyoruz üçümüz. Bu kez ben, Bilge ve Sid.

Kitaplar hazır
Sid'le Türkiye'den Amerika'ya yaptığımız uçak yolculuğunun anısı henüz tazeyken böyle bir seyahate çıkmak çılgınca belki, ama uzunca bir süre bizden ayrı kedi otellerinde, bütün gün kafeslerde kalmasına gönlümüz razı gelmediği için elimizden gelen her türlü konforu beyefendiye sağlayarak yollara vuracağız kendimizi. Rotamız Batı yakası.

Yaklaşık 6 ilâ 7 bin mil gibi bir yol yapmayı planlıyoruz. En son saydığım kadarıyla 15 eyalet geçeceğiz. Yüzölçümü olarak neredeyse ABD'nin yarısı. Yalnız buraya bir ülke gözüyle değil de kıta olarak bakmak gerek. Zira sadece Chicago'dan kuzeybatıdaki ilk durağımız olan Seattle'a mesafe kabaca 2800 km. Yani, Türkiye'nin en doğusundan en batısına olan mesafenin iki katı.

Tabi arada göreceğimiz pek çok yer de olacak. Bunlardan en önemlisi yaklaşık 1 hafta kalmayı planladığımız ve yılın yeni yavrularını görebilmek için aylar öncesinden kulübelerimizi ayırttığımız Yellowstone Ulusal Parkı. Birer doğal yaşam tutkunu olarak yolculuğumuzun en iple çektiğimiz bölümü bu. Ardından kuzeybatıya devam edip Pasifik kıyısından inerek dönüşümüzü tarihi Route 66'ten yapmayı düşünüyoruz. Elbette enerjimiz, banka hesabımız ve arabamız elverdiği sürece. Sonunda sağlam bir Batı Yakası Hikayesi ile dönebilmeyi umuyorum.

Hazırlıklar neredeyse tamam. Sid'e Feliway adında sakinleştirici sprey ve arada bir hava alsın, gezsin, bacaklarını hareket ettirsin ama alıp başını gitmesin diye tasma aldık. Evde epeydir alıştırma yapıyoruz. Garibim tasmayı takınca yürümeyi unutup sürünmeye başlıyor. Pek amaçladığımız gibi olmayacak sanırım ama en azından kaçma riskini aza indirgemiş oluruz.
Kırmızı tasmalı kedi

Bir de büyükçe bir kafes aldık. Arabada serbest dolaşan kedi ile ilgili pek hoş olmayan deneyimlerim doğrultusunda küçücük çantaya tıkmak yerine böyle geniş bir kafeste hiç değilse sağa sola rahat hareket eder, etrafı görür diye düşündük. Tabi en sevdiği oyuncaklarını da içine koyduk.
Ben bile sığarım buna hehe

Bunlardan başka, yol için hazırladığımız playlist'i dinlemek için bir FM verici, yol dostumuz canımız GPS'imiz, ulusal parkların her türlü haşeratından korunmak için sinek kovucu, ayılara karşı uyarı mahiyetinde işe yarayıp yaramayacağını mümkünse tecrübe etmek istemediğimiz bir zil, olur da şehirlerde bisiklet kiralarsak diye bisiklet kaskı gibi değişik kalemler de var listemizde.

Muhtelif hazırlıklar
Muhtelif hazırlıklar
Velhasıl, uzun zamandır boşladığım bloguma taze kan gibi gelecek bu road trip. Önümüzdeki 6 hafta boyunca bu adreste buluşmak ümidiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...