Pages

2 Ekim 2011

Kediyle Amerika'ya Yolculuk

Kedimizle birlikte Chicago'ya geleli tam bir ay oldu bile. Şu anda koltukta fosur fosur uyuyan tüy yumağına baktıkça yaşadığımız onca panik ve telaşın boşuna olduğunu anlıyorum. Sid (a.k.a. Syd) herkese göre "dünyanın en şanslı" kedisi. Ama asıl biz şanslıydık, ufak tefek gerilmelere rağmen 15 saatlik yolculuğu tamamladığımızda. Bunda İstanbul aktarması sırasında ve Chicago uçağında Sid'in ağzına teptiğim 2 cc sedapetin etkisi de var muhakkak.


Yurtdışına çıkış prosedüründen bahsetmek gerekirse, bürokrasiye giriş dersi gibi: İlçe belediyesinden menşe şehadetnamesi almak, ardından yurtdışına çıkmadan en çok 2 gün önce bu belge, kedi ve 40 TL ile birlikte İl Tarım Müdürlüğüne gidip damgalı mühürlü yurtdışı çıkış belgesi almak, son olarak da çıkış gümrüğündeki görevlilere bu belgeyi ibraz etmekle bittiğini zannediyorsanız, THY'nin kabin içi evcil hayvan taşıma kurallarından ve 150 dolarlık kabin ücretinden hiç bahsetmeyeyim. Ha Avrupa aktarmalı uçuşlarda ilgili ülkenin transit ücreti (euroları hazırlayalım) uyguladığını da bilmek istemezsiniz herhalde.


ABD evcil hayvanlarda girişten en az 1 ay önce yapılmış kuduz aşısı arıyor sadece. Biz neme lazım diyerek iç dış parazit, kuduz, karma, Allah ne verdiyse vurdurup hayvanı kevgire çevirdik son 2 ayda. THY'nin 6 kg kotasından dolayı bir süre diyet uyguladık ve bulabildiğimiz en hafif çantayı aldık. Lakin bunca hazırlığa rağmen olay bizim için yeni başlıyordu, zira Sid'i tanıyoruz. Kendisi hiperaktif, bizon gibi böğüren, sprint ve yüksek atlamada rakipsiz bir kedi olduğundan bu yolculuk bizim için giderek tırmanan bir gerilim yaratıyordu.


Esenboğa Havalimanı'nda omzumda çanta, içinde 5 kilodan ağır bir kediyle voltalarken daha yolun başındaydık. Sid uçakla, kabinle ve kabin basıncıyla henüz tanışmamıştı. Binmeden önce tuvalette ilaç verme teşebbüsüm pek başarılı geçmemişken İstanbul uçağına bindik. Havalanmamızla Sid'in çantada tepinmeye başlaması bir oldu. Öyle ki çantanın fileli kısmına geçirdiği tırnaklarıyla kendisine kaçacak bir delik bile açtı. Bu arada uçak İstanbul'a inmese tam bir Airplane! seyri yaşatabilirdik yolculara. 


Yara bandıyla tedavi gören çanta
Yara bandıyla tedavi gören çanta
İstanbul'da ilk işimiz gümrükten geçip derhal bizim oğlana sakinleştiriciyi dayamak oldu. Ankara'daki veterinerimiz telefonda "bol şans" diledi ve neredeyse vazgeçmek üzereyken Sid'in üçüncü göz kapağı düşmeye başladı. Sakinleştirici etkisini gösteriyordu. Çantayla ilgili gerekli önlemleri alıp bir cesaret Chicago uçağına bindik.

Otelde ikinci gün
Otelde ikinci gün








Ve 2 Eylül 2011 günü, yerel saatle 15:30 gibi Chicago O'Hare Havalimanı'na indik. Son derece kolay ve sorunsuz bir girişten sonra otelimize vardık. Otel yetkililerinden kullan-at kum kabı isteyip Sid'in saatlerce tuttuğu çişini yapışını keyifle izledik. Otelde kaldığımız bir hafta boyunca (bu ayrı bir post konusu) giderek eski rutinine kavuşmasını ise kaygıyla izledik. Zira ne doymak biliyordu, ne susmak. Neyse ki atılmadan kendi rızamızla otelden ayrıldık.


3 yorum:

  1. Yazdığınızı bir yandan gülerek bir yandan şaşırarak bir okadarda merakla okudum.Umuyorum oğlunuz şu anda iyidir.Ben de evliliğim nedeni ile Ohio Springfield 'e yerleşeceğimden düşünüp duruyordum nasıl yaparım da yanımda götürürüm diye.Yazdığınız bilgiler gayet açıklayıcı olduğu için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. Yorumunuz için teşekkür ederim. Oğlan gayet iyi. Komşuların köpekleri yeterince havlayıp tepindiği için Sid'in zaman zaman gelen "iyi saatte olsunlar"ı arada kaynıyor. Umarım sizin yolculuğunuz da en az bizimki kadar iyi geçer. Şimdiden Ohio'da mutluluklar dilerim.

    YanıtlaSil
  3. Öncelikle, bu blogu ne kadar boşladığımı hatırlattığınız için teşekkürler :) Yazacak dünya kadar şey biriktikti aslında ama ben yazana kadar Türkiye'ye döndük bile. Üstelik Bezgin Kedi'mizin bir arkadaşı da var artık :)
    Biz de yolculuk konusunda sizin gibi endişeliydik ilk başta. İşin bürokratik kısmı bi yana Sid'in uslu, sakin bir kedi olmayışı bizi çok tedirgin ediyordu. Haliyle biraz sakinleştirici kullandık yolculuk esnasında. Fakat en önemlisi panik yapmamak. Siz rahatsanız kedi de rahatlıyor yavaş yavaş. Tabii ki evinde koltuğunda kıvrılmış mışıl mışıl uyuyan bir kediye dönüşmüyor, ama en azından yanında siz olduğunuz için bi miktar güvende hissediyor. Dönüşte üzerine battaniye örtüp kucağımda getirmiştim. Gidişe göre çok daha rahat geçmişti yolculuk. Yola çıkmadan önce su ve mamayı kesmeniz ve tuvaletini yaptığından emin olmanız gerek, 14-15 saat dayanır merak etmeyin. Ben aktarma sırasında birazcık yaş mama vermiştim Sid'e. Bi de nolur nolmaz diye taşıma çantasının içine hasta bezi sermiştim ki işe de yaradı. Yanınıza 1-2 yedek bez almayı unutmayın. Arada bir bacaklarını gerip hareket ettirin ki her şey bittiğinde yürürken zorluk çekmesin.
    F2 vizesiyle arkadaşınızın çalışması mümkün değil. Yasal olmayan yollardan çalışabilir tabii ama yakalanırsanız başınız çok ağrır. Nakit çalışmadığınız sürece hiç bulaşmayın derim. Kaldı ki NY, San Francisco, Boston gibi şehirlere göre yaşamak daha kolay Chicago'da. Benzin ve sales tax yüksek ama kirası makul evler bulabilirsiniz. Dünyanın en güzel şehirlerinden birine gidiyorsunuz. Keyfini çıkarın! :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...