Pages

4 Haziran 2012

La Crosse, Wisconsin


Chicago’da otoyol girişini bulmak için birkaç tur atıp zaman kaybetsek de nihayet yola çıktık. Sid’in arabaya biner binmez kafese kakasını yapması da bir başka geciktirici neden. Bu Feliway denen nanenin henüz bir işe yaradığını görmedik. Zira Sid streslerden stres beğeniyor yol süresince. Tek umudumuz zamanla alışması. Lakin kedilerle ilgili onca tecrübemden sonra buna benim bile inanasım gelmiyor. Bekleyip göreceğiz.

İlk durağımız Wisconsin eyaletinde, Mississippi Nehri kıyısındaki şirin beldemiz La Crosse. Gördüğümüz kadarıyla daha çok beyaz Amerikalılar yaşıyor. Bir tane bile siyaha rastlamadık. Ha bir de hatırı sayılır bir Yerli nüfusu var. Zaten bundan sonra kuzeybatıya doğru giderken geçeceklerimiz Yerli Amerikalı nüfusunun en yoğun olduğu eyaletler.

Yolda
Yolda
Yolları uzun saçlı, dört yanı dövmeli, yaşını başını almış, Harley Davidson süren amcalar ve Over The Top filminden aşina olduğumuz kamyoncu arkadaşlarla paylaşıyoruz. Amerika'da otoyolların şehir çıkışlarında yan yana bir sürü motel ve tabi ki onları çevreleyen fast food zincirleri ve mütevazı yerel restoranlar oluyor. İlk gün için uzun ve yorucu gelen bir yolculuğun ardından akşam saatlerinde motelimize vardığımızda artık Sid'in de sesi çıkmıyordu. Odaya geçer geçmez üçümüz de sızdık.

İlk otelimiz
İlk otelimiz

Aile salonumuz vardır
Aile salonumuz vardır

Lakros oynayan Yerliler
Lakros oynayan Yerliler


Sabah uykumuzu alıp dinç bir şekilde uyandığımızda bu keyfi güzel bir kahvaltı ile taçlandırmak isterdik ama otelin kahvaltısı o kadar berbattı ki bu mümkün olmadı. Varsa yoksa renkli renkli mısır gevrekleri, tarçınlı yumurtalı ekmek, waffle, kokusu midemizi kaldıran donut, buz gibi kahve, haşlanmış yumurta. Valla yazarken bile içim bir hoş oldu. Anlaşılan kahvaltı yönünden pek şansımız olmayacak.

Chicago'dan sonra La Crosse oldukça farklı bir Amerika deneyimi oldu. Artık havasından mı suyundan mı, beslenmesinden mi bilmiyorum, insanların %90'ı daha iri - yeterince değilmiş gibi. Hayat daha yavaş. Şehri cazip kılan tek şey Mississippi Nehri. Biz de arabayla şöyle bir turlayıp görelim dedik. 


Dünyanın en büyük 6lı birası
Dünyanın en büyük 6lı birası

Hiawatha



Mississippi Nehri, kuzeyde Minnesota'dan başlayıp güneyde Louisiana'dan Meksika Körfezi'ne dökülen, arada başka çay ve nehirlerin de eşlik etmesiyle daha da genişleyen, Kuzey Amerika'nın en büyük nehri. Bizim bulunduğumuz yer Yukarı Mississippi deltası. İçinde dev gibi bir Hiawatha heykeli olan Riverside Park bu güzelliği fotoğraflamak için en ideal mekan.

Mississippi'de bot turları
Mississippi'de bot turları
Mississippi Nehri
Mississippi Nehri
Güzel mizansen
Güzel mizansen

Hazırlanıp yola çıkmak için otele döndüğümüzde Sid bize kötü bir şaka yaptı. Kapıyı açar açmaz koridora kaçtı. Kısa süreli bir gerginliğin ve bunun doğal sonucu olan "Lan bu şimdiden böyle yaparsa önümüzdeki 40 gün ne yapacağız" kaygısının yarattığı vazgeçme eşiğinden dönüp eşyaları arabaya yükledik ve yolumuza devam etmek üzere yola çıktık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...