- Hey. Anybody want to go to San Francisco?
- I'll go.
- Far out!
Ve böylece Jenny bir kez daha Forrest'in hayatından çıkarken fonda Scott McKenzie'nin unutulmaz şarkısı çalmaya başlıyor: If you're going to San Francisco, be sure to wear some flowers in your hair...
San Francisco çocukluğumuzun, gençliğimizin film/dizi karelerinden ezbere bildiğimiz sokaklarıyla, bakır rengi köprüsüyle, dik yokuşlarıyla, tramvaylarıyla tam karşımızdaydı işte. Yolculuğumuzun yirmi dördüncü gününde Oakland köprüsünden karşıya geçip San Francisco'yla buluştuk.
Downtown'da trafik tam bir çileydi. Körfeze paralel giden Embarcadero Bulvarı'nda santim santim ilerleyebiliyorduk. Tek yönlü sokaklarda dolaşa dolaşa sonunda, Seattle'da ödediğimizin yarı fiyatına bir otopark bulup arabamızı bıraktık ve turumuza Hyde Street İskelesi'nden başladık. Burası tarihi bir feribot iskelesi. Golden Gate ve Oakland köprüleri yapılmadan önce araba iskelesi olarak kullanılırmış. Şimdilerde San Francisco Tarihi Denizcilik Müzesi'ne ev sahipliği yapıyor. 1800'lerin sonlarından kalma tarihi gemilerin sergilendiği bu iskeleden bakınca şehir silüeti ve körfez manzarası nefes kesici.
Hyde Street İskelesi
1886 yapımı Balclutha isimli gemi
Alcatraz Adası ve körfez
Alcatraz Adası, nam-ı diğer the Rock
Ghirardelli Square
Alcatraz kuşu
Van Ness Bulvarı'nın sonundan San Francisco
İskeleden sonraki durağımız ABD'nin en büyük çikolata üreticilerinden Ghirardelli'nin bir zamanlar genel merkezinin olduğu, şu anda bir alışveriş merkezi olarak hayatına devam eden Ghirardelli Meydanı. Çikolatada lezzet olarak tercihi Avrupa çikolatalarından yana olanlar için Amerika tam bir hayal kırıklığı. Gelmeden önce Amerikalıların en büyük çikolata markası Hershey's'i deneme fırsatı bulmuş ve anında çöpe göndermiştik. Sevenlerine saygım sonsuz ama bana göre Hershey's ürünleri çikolataya hakaret. Geldiğimizde de başka Amerikalı üreticilerin çikolatalarını denemiş ve 'ı ıh' demiştik. Ama Ghirardelli farklı. Bunda İsviçreli çikolata devi Lindt tarafından satın alınmış olmalarının bir payı vardır muhakkak. Ghirardelli Meydanı'ndaki ilk dükkanları en çikolata sevmeyen insanı bile baştan çıkarma potansiyeline sahip.
Ghirardelli Meydanı
İlk Ghirardelli dükkanı
Çikolatamızı yedikten sonra San Francisco'nun en turist kaynayan yeri olan Fisherman's Wharf'a yürüdük. Yan yana stantlarda fast-food deniz ürünleri satanlar, sokak sanatçıları, balmumu heykeli müzesi, emekliye ayrılmış savaş gemileri, restoranlar, hediyelik eşya dükkanları... Turistlerin vaktini ve nakdini çalacak her şey düşünülmüş. Buraya gelen herkesin mutlaka yaptığı şeylerden biri ekmek içinde sunulan kremalı istiridye çorbasından (clam chowder) yemek. Fakat biz ne o uzayıp giden kuyruğa girmek ne de sıcakta çorba yemek istediğimizden tercihimizi deniz ürünleri satan stantlardan yana kullandık.
Bir San Francisco klasiği
Fisherman's Wharf'ta sergilenen savaş gemilerinden SS Jeremiah O'Brien
Deniz ürünü satıcıları
Fisherman's Wharf'ın az ötesindeki Pier 39 ise bir başka turist cenneti. 1978 yılında açılan Pier 39'un içinde bir alışveriş merkezi, akvaryum, atlıkarınca ve pek çok restoran var. Bizim burada en ilgimizi çekenler marinadaki deniz aslanları. 20 yılı aşkın süredir bu marinada takılıyorlarmış ve sayıları da giderek artıyormuş. Böylesine büyük bir şehrin en işlek yerlerinden birinde vahşi yaşamdan izlere rastlamak bulunmaz bir nimet.
Pier 39'daki yüzen restoran Forbes Island
Pier 39 marinası
Marinadaki deniz aslanları
Atlıkarınca dönüyor, dönüyor
Pier 39
Körfezdeki turumuza ara verip biraz da San Francisco'nun meşhur yokuşlarını tecrübe etmek için yukarı doğru tırmanmaya başladık. Gökyüzünün tramvay kablolarıyla örülü olduğu caddeleri çıkarken Seattle'a yokuş diyerek haksızlık ettiğimizi anladık. İçinde yer kalmadığı için yolcuların dışındaki direklere tutunarak seyahat ettiği tramvaylar San Francisco'nun simgesi. Dünyanın halen elle çalıştırılan tek tramvay sistemi. Londra için çift katlı otobüs neyse San Francisco için de cable car o. Merak ediyorum, bu kadar yokuşlu bir şehirde pek de güzel toplu ulaşım sağlayan bu tramvay hatlarından Ankara'nın Çankaya ve Keçiören sırtlarına da yapılamaz mıydı? Ha ama tabi 20 yılda bir (rakamla 1) metro hattını dahi bitiremeyen belediyeden peluş hayvanat bahçesi ve uçak otel gibi daha yararlı projeler varken bu konuda bir hamle yapmasını beklemek saflık olurdu sanırım.
San Francisco'nun en yüksek binası Transamerica Pyramid
'Inception' değil San Francisco sokakları
Tramvay yokuşu tırmanıyor
Dünyanın en kıvrımlı sokağı olan Lombard'a geldiğimizde bir soluklandık önce. O kadar kıvrımlı bir sokak ki normalde 400 metre olmasına rağmen yanından inen merdivenin uzunluğu en fazla 40-50 metre. Sokağın eğimi de cabası. Araçlar sadece tek yönde gidebiliyor ve hız sınırı 5 mil. Gerçi araştırılsa eminim Ankara'nın Dikmen'inde daha zikzaklısı çıkar bu sokağın.
Lombard Sokağı'ndan şehir manzarası
Lombard Sokağı
Lombard'ın ardından yine yokuşları ine çıka San Francisco'nun bir başka simgesi olan Coit Tower'a geldik. 1933 yılında yapılmış 64 metre uzunluğundaki bu kuleden San Francisco manzarası gerçekten harikulade. Etrafında kendinden yüksek bina olmadığı için 360 derece panorama imkanı sunuyor. Kulenin giriş katındaki duvar resimleri Buhran yıllarına ışık tutmakla birlikte sosyalist içeriğinden dolayı zamanında toplumda ciddi infial yaratmış ve hatta kulenin açılışı bu yüzden ertelenmiş.
San Francisco sokaklarını süsleyen Viktoryen evler
Coit Tower'dan feribot iskelesi ve Oakland Köprüsü
Coit Tower ve Kristof Kolomb heykeli
Coit Tower'ın içinde olduğu Pioneer Park'tan ayrılıp ölümcül Filbert merdivenlerinden aşağı indiğimizde kendimizi Levi's genel merkezinin önünde bulduk. İçeri girip pantolonlara bakıp bakmamakta kısa bir tereddüt yaşadıktan sonra yeniden Embarcadero'ya çıkıp San Fransisco'nun ana feribot iskelesine geldik. Yapımı 1898'de tamamlanan bu iskelenin tepesindeki 75 metre uzunluğundaki saat kulesi İspanya'nın Sevilla şehrindeki 12. yüzyıldan kalma Giralda Kulesi'nden ilham alınarak yapılmış. İçinde çeşit çeşit dükkanlar, restoranlar olan iskelede haftanın bazı günleri pazar kuruluyor.
Levi's Plaza
Embarcadero'da tramvaylar
Feribot iskelesi
İskelenin ardından yolun karşısına geçip San Francisco'nun kalbinin attığı Market Street'e geçtik. Bu cadde hem çok işlek hem de önemli mimari örnekler içeriyor. Her ne kadar downtown mimarisinde Chicago'nun eline su dökemese de San Francisco'nun da oldukça güzel binaları var.
Batı yakasının Wall Street'i Montgomery'de, içinde müze de olan Wells Fargo binası, yılı 1908
Phelan Building, yılı 1908
Eski Savings Union Bankası, şimdinin Armani dükkanı, yılı 1910
Pilimiz bitmeye yüz tutmuşken son bir gayretle Kuzey Amerika'nın en eski ve en büyük Chinatown'unu da görelim dedik. Golden Gate Köprüsü'nden bile daha çok turist çeken bu mahalle Chicago'daki Çin mahallesiyle kıyaslanamayacak kadar büyüktü. Yaklaşık 100,000 Çinlinin yaşadığı mahalle ilk olarak 1848'de kurulmuş. O meşhur ejderhalı kemerin altından geçtikten sonra, binaların mimarisi, restoranlar, dükkanlar, tapınaklar, her şeyiyle adeta ülke değiştirmiştik.
Dragon Gate
Çin mahallesi
Çin mahallesinde sokak sanatçıları
Chinatown'u gezdikten sonra tramvaya binmek için Powell'a yürüdük. Makinistinin içeride yer kalmayınca Bilge'ye "Genç adamsın, sen dışarıdan tutun, hadi bakayım" dediği 16 no'lu tramvayla yeniden sahile indik ve günün yorgunluğunu Pier 39'da akşam yemeği yiyerek üzerimizden attık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder