Los Angeles'ta ilk işimiz AAA indirimi yapan bir tamirciye gidip farlara baktırmak oldu. İtalyan tamirci bizim farlara şöyle bir baktıktan sonra içeriden iki tane yeni ampül getirip bizimkilerle değiştirdi ve sorunun ne olduğunu şıp diye çözdü. Meğer bizim ampüller sizlere ömürmüş. Bu Amerika'da kaportayı kaldırmak bile parayla. Sırf şu iş için 50 dolar ödediğimize mi yanalım, yoksa arabanın "a"sından anlamayışımıza yanalım bilemedik. Sorunun elektronik aksamdan kaynaklanmaması tek tesellimiz. Öyle bir durumda arabayı oracığa bırakır uçakla geri dönerdik herhalde.
Los Angeles edindiğimiz ilk intibayı doğrulamaya devam etti bugün. Hollywood'dan ibaret, ruhsuz, sevimsiz, yapmacık bir şehir. Film seti adeta. Downtown'da hayat yok. O meşhur Sunset ve Hollywood bulvarları turistler ve turist avlayan çakallardan geçilmiyor. Yaklaşık bir yıldır Chicago'da yaşayan bir insan olarak Los Angeles'ı güvensiz bulduğumu da söyleyebilirim. Açıkçası sevemedik bu şehri. Amerikan sosyetesi ve film yıldızlarının hayatlarını turistik bir meta olarak gören, pazarladığı sahte cazibe dünyasını insanların gözüne gözüne sokan bir şehir L.A.
Bu şehre her gelen turist gibi biz de ilk önce Şöhretler Kaldırımı'nın bulunduğu Hollywood Bulvarı'ndan başladık Los Angeles'ı gezmeye. Kaldırımlar aslında. Zira o kadar yıldıza Hollywood Bulvarı yetmemiş biraz da Vine Street'e devam etmiş kaldırım. Ortalık turist kaynıyordu. Tur satıcıları etrafa aval aval bakan turisti gördüğü gibi yapışıyor. Ha bir de kostüm giyerek turistlerle -neredeyse zorla- fotoğraf çektirip bahşiş toplayan bir güruh var.
 |
Hollywood Bulvarı |
 |
En sevdiğim aktrislerden |
 |
Hollywood Bulvarı |
 |
Meşhur Grauman's Chinese Theater |
 |
Bogart lafı ağzımdan almış |
 |
Çakma Jules ve Bilge |
 |
Her yıl Oscar ödüllerinin dağıtıldığı Kodak Theater olmuş Dolby Theater |
 |
El Capitan, Jimmy Kimmel Live, Kurabiye Canavarı ve Elmo |
Ardından Los Angeles'ın kuru, renksiz panoramasına [tamam çok olumsuz şeyler yazdım L.A. için ama n'apayım] hakim bir tepede konuşlanan ve içinde bir gözlemevi bulunan Griffith Park'a çıktık. Maalesef gözlemevi Pazartesileri kapalı olduğu için sadece parkı gezebildik. Bu parkın en önemli özelliklerinden biri de James Dean'i asi genç olarak ölümsüzleştiren filmi
Rebel Without A Cause'un büyük bir kısmının burada çekilmiş olması.
 |
Griffith Park'tan Hollywood tabelası [Teknolojiye yenik düşmüş gibi görünüyor] |
 |
Griffith Gözlemevi |
 |
James Dean Anıtı |
 |
Griffith Park'tan Los Angeles |
Griffith Park'tan sonra, Santa Monica Dağları'ndan sahile inen ve pek çok filmde, kitapta bahsi geçtiği yetmiyormuş gibi bir de David Lynch'e filmini çektiren Mulholland Drive'dan geçip Los Angeles'ın bütün kaçıklarının toplaştığı ve bugüne kadar yüzlerce filmin çekildiği Venice Beach'e geldik. Plaj sokak göstericileri, kaykaylı gençler, sörfçüler, basketbol oynayan
White Men Can't Jumpvari tipler, patenciler ve hippilerle klasik bir Amerikan gençlik filminde aranan bütün özellikleri barındıyordu. Elbette buraya Venice Beach denmesinin de bir sebebi var. Kendisi çakma bir Venedik. Vaktiyle bir tütün milyoneri hırs yapıp Venedik kanallarının aynısını buraya yaptırmış. Birbirine minik köprülerle bağlı kanalların etrafında milyon dolarlık evler dizili.
 |
Mulholland Drive'dan Hollywood tabelası |
 |
Mulholland Drive'dan Los Angeles |
 |
Venice Beach plajı |
 |
Sörfçüler |
 |
Venice Beach kanalları |
 |
Bir ulaşım aracı olarak kano |
 |
Venice Beach'te gün batımı |
Dönüşte, kim bilir kimlerin malikanelerinin olduğu karanlık sokaklarından geçtiğimiz Beverly Hills sırtlarında kaybolup güç bela ana yola çıkmayı başardık ve biraz vakit geçirmek üzere Los Angeles downtown'a gittik. Fakat karanlıktan dolayı hiçbir hayat belirtisi olmadığını ve ortamın son derece tekinsiz olduğunu anlayınca otele dönmek zorunda kaldık. Velhasıl, bir daha görmesem de olur diyeceğim şehirler listesine bir numaradan giriş yapan Los Angeles gezimize böylece noktayı koyduk. Ha o kadar Los Angeles'a gittin bir ünlü görmedin mi diye soran olursa cevabım: Evet gördüm. Hani şu
Modern Family'deki Hispanik velet var ya,
Manny. Heh, onu gördüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder