Pages

22 Ocak 2012

Bir Parça Kutup Macerası


Baykuş
Baykuş
Doğan
Doğan
Dün ekstrem hava koşullarına inat downtown'ın güneyinde yer alan Müzeler Kampüs'ünün göle yakın kısmında gerçekleştirilen Polar Adventure Days'e katıldık.

Sibirya kurdu
Sibirya kurduHer ne kadar Amerikalılar genel olarak hayvanlara karşı acımasız bir tutum sergilese de, bir taraftan vahşi yaşamı korumaya yönelik ciddi bir çaba da var ve insanları bilinçlendirmek için her fırsat değerlendiriliyor. Bu amaçla, Chicago Park District'in öncülüğünde çeşitli vahşi yaşamı koruma derneklerinin katılımıyla her yıl Polar Adventure Days düzenleniyor. Kızaklı buz hokeyi, kar ayakkabılarıyla trekking gibi imkânların yanı sıra özellikle çocukların ilgisini çekmek için nesli tükenmekte olan çeşitli hayvanlar sergilenip tanıtıcı bilgiler sunuluyor. Bunlardan, kutup ambiyansı yaratmak için kızağa çekilen husky sürüsüyle yapılan şov benim gibi bir köpek delisi için kaçırılmayacak fırsattı. Rengârenk kürklü, masmavi gözlü bu Sibirya kurtlarını tek tek sevebilmek için ufacık çocukları itip kakacak kadar gözüm dönse de sabırsızlıkla sıramı bekledim.
Kızak çeken Sibirya kurtları

Marmot
Marmot
Bir diğer eğlenceli ve bilgilendirici etkinlik de kâr amacı gütmeyen ve tamamen bağışlarla ayakta duran Big Run Wolf Ranch'in vahşi hayvan tanıtımı oldu. Sahibi John Basile (a.k.a. Bill Clinton) Midwest aksanıyla nefes almadan anlattığı hayat hikayesiyle bizleri büyüledi. Kendini doğal yaşamı korumaya adamış bu amca içinde çeşitli yerlerden kurtardığı ayıların, kurtların, büyük kemirgenlerin, geyiklerin, vahşi kedi ve kuşların barındığı büyük bir çiftliğe sahip. Geçmişte kurtlara yönelik yapılan katliamlar nedeniyle günümüzde Kuzey Amerika'da nesli oldukça tehlikede olan orman kurdu (timber wolf) türünün rehabilitasyonu ve özellikle kurtlara yönelik önyargının yıkılması için büyük çaba sarfediyor. Bu güzelliğe insanların nasıl kıydığını aklım almıyor:
Orman kurdu
Orman kurdu
Kır kurdu
Kır kurdu

Kokarca
Kokarca
Günün bizim için en büyük sürprizi ise koca Michigan Gölü'nü donmuş bulmaktı. Şu manzarayı görmek gerçekten bir kutup deneyimi oldu:
Buzla kaplı Michigan Gölü

Buzla kaplı Michigan Gölü

21 Ocak 2012

İkinci Kar Dalgası

Kar yeniden Chicago'yu etkisi altına aldı. Geçtiğimiz hafta boyunca hissedilen sıcaklık -10 ve -20 arasında gidip geldiği için (-23'ü bile gördük) bu kar ayazın yumuşaması açısından iyi geldi. İlk kar yağışında olduğu gibi bunda da insanlar doğal bir refleksle temizleme çalışmalarına derhal başladı. Gece küreme makinelerinin sesi hâlâ duyuluyordu. Sabah kalktığımızda kaldırımlar ve sokak yine tertemizdi. 


Bizim sokak

15 Ocak 2012

Türk Kahvesi

Amerika'da Türk mutfağına ait olduğunu düşündüğümüz her şey Yunanlıların olarak biliniyor. Türk kahvesi ve baklava dahil. Bu saatten sonra anlamsız bir yarış içine girip "Yoğurdu biz bi kere Orta Asya'dan getirdik, size n'oluyo da Greek Yoghurt diye bizim yoğurdu pazarlıyorsunuz?" demek için biraz geç kalınmış. Kaldı ki halkların kardeşliği, zeytin dalı, Venizelos, falan filan... Neyse. Tanıdığım bir Amerikalı'nın Sırp kız arkadaşı "Ne münasebet, baklava Türklere ait" demese kendisine, hiç haberi olmayacakmış bu durumdan. Allahtan Sırplar, Boşnaklar var da bizim yerimize düzeltiyorlar yanlış kanıyı.

El marifetiyle Türk kahvesi yapmaktaki yıllardır süregelen beceriksizliğimi örtbas edebilmek için buraya gelmeden önce bir kahve makinesi almak üzere çarşıları didik didik etmiş velâkin Amerika'ya uygun voltajda bir makine bulamamıştım. Yine cezveye kaldığımız için farklı teknikler deneyerek köpük elde etmeye çalışsak da beceremiyoruz. Haliyle adam akıllı kahve içmeyi özlüyoruz.

Hemen her konuda başvuru kaynağım olan yelp.com sayesinde Senem's Coffee & Tea House'u keşfettim. Antep işi kapaklı bakır fincanda sunulan kahvemden bir yudum aldığımda o "İşte bu!" anlarından birini yaşadım. O ne güzel kaymaksı köpüktü yarabbi. Üstelik benim evde kullandığım kahvenin aynısı. Hasetimden çatlasam da Senem'in hakkını vermek isterim. Gerçekten büyük yetenekmiş.


13 Ocak 2012

Her Yerde Kar Var

Evet nihayet bugün kar yağdı. Artık biz de sıkılmıştık yağmamasından. Chicago'nun kar fırtınalarıyla ilgili o kadar çok şey dinledikten sonra hâlâ merakımızı giderecek bir kar yağışına tanık olmamıştık. Öyle ki insanlar geçen yıl bu zamanlar adam boyu kar vardı evin önünde diye anlattıkça "yok ya sallıyor bunlar bizi korkutmak için" diyecek noktaya gelmiştik. Adam boyu yağmasa da iyi yağdı vesselam.

Bizim sokakYağdığı iyi oldu bir bakıma. Özellikle geçtiğimiz kış Ankara'da yaşadığımız, binlerce insanı akşam vakti kilometrelerce yürümeye mecbur eden rezaleti hatırladıkça karla mücadele konusunda yiyeceğimiz daha çok fırın ekmeğin olduğunu gördüm.

Öncelikle belediyenin çalışmalarını ele alayım. Bir gün önceden sokak ve caddeler tuzlandı. Meteoroloji şu saatte yağacak dedi, o saatte yağmaya başladı. Televizyonlarda sinyal eşliğinde düzenli olarak yağış uyarısı yapıldı. Sokağımızdaki binaların görevlileri ellerinde kürekle kendi binalarının girişindeki karı sokağa küredi. Gün boyu birkaç kez küreme araçları gelip sokakları temizledi (haberlere göre 280'den fazla kar küreme aracı çalışmış Chicago genelinde). Ulaşımı etkileyecek ciddi aksaklıklar yaşanmadı. En önemlisi bireysel çalışmalar gece de devam etti. Bina görevlileri kar küreme makineleriyle veya küreklerle gece çalışıp kendi taraflarındaki kaldırımı temizledi ve tuzladı.

Bir başka açıdan bizim sokak
Şu anda kar hâlâ hafiften atıştırmaya devam etse de hayat yarın sabah kaldığı yerden devam edecek. İnsanlar kar balçığına batmadan kaldırımlarda yürüyüp metroya/otobüse binerek işine, okuluna gidebilecek. Olur da sokağı veya kaldırımı temizlenmemiş insanlar varsa da onlar belediyenin sayfasından ilgili linke tıklayıp adreslerini girerek durumu yetkililere bildirebilecek. Ve biz Türkiye'de ne yazık ki bu kadar organize ve doğal bir kar yönetimi anlayışına hiçbir zaman sahip olamayacağız.

8 Ocak 2012

Chicago Rıhtımında

Dün hava, öğle saatlerinde tişörtle gezenlere bile şahit olacak kadar mevsim normallerinin üzerindeydi. Ocak ayında bu kadar sıcak yaptıysa bu işte kesin bir iş var. Zemheri yaklaşıyor demek ki.

Navy Pier'daki dönme dolap


Güzel havayı fırsat bilip kendimizi downtown'daki Chicago rıhtımına, Navy Pier'a attık. Michigan Gölü kıyısındaki bu rıhtımın inşası 1916 yılında tamamlanmış. 1990lara kadar başka amaçlarla kullanıldıktan sonra Chicago'nun en turistik simgelerinden biri haline gelmiş. Burada küçük bir luna park, IMAX sinema salonu, restoranlar, food court, hediyelik eşya dükkanları, çocuk müzesi, tiyatro salonu ve kış bahçesi bulunuyor. Aynı zamanda tekne gezileri de buradan hareket ediyor.

Rıhtımda at arabası








Navy Pier'da yılın hemen her mevsiminde bir etkinliğe denk gelmek mümkün. Bunlardan biri de Lowdown Brass Band'in tesadüfen rastladığımız ve dinlemekten keyif aldığımız mini konseri oldu. Neşeli şarkılarla insanları kıpır kıpır edip sahneden ayrıldılar.

Chicago'ya bakış

Gökyüzündeki bulut kümelerini fotoğraf makinemizle ölümsüzleştirirken artık batmaya başlayan güneşin saçtığı kızıllık görülmeye değerdi. Orada öylece durup, şehrin silüetinin arkasına saklanan, bulutların örttüğü bu kızıl güzelliği seyre daldık.
Güneş batarken

Güneş battıktan sonra

1 Ocak 2012

2012

Yeni yıl vatana millete hayırlı uğurlu olsun. Umarım bu yıl dünyada daha az suç, yoksulluk, katliam, afet, çevre felaketi yaşanır.

Jimmy Johnson ve saz arkadaşlarıChicago'ya gelip de jazz ve blues dinlemeden gideni dövüyorlar. Biz de yeni yıla bir blues konseriyle merhaba diyelim dedik ve mekan olarak meşhur bir blues barı olan Kingston Mines'in kardeşi B.L.U.E.S.'u seçtik. Girişte birer şapka, düdük, zil ve boyun simini teslim alıp yerimize geçtik. İzleyici kitlesinin oldukça yaşlı olduğunu fark ettiğimizde sahneye çıkacak gitaristin gençten bir şey olmayacağını az buçuk kestirmiştik ama 85 yaşında bir amca beklemiyorduk. Bu yaşta hala dimdik ayakta ve çok iyi blues çalabiliyor olmasını neye borçlu olduğunu merak ettiğim Mississippili bu amcanın adı Jimmy Johnson.

Kimi zaman neşeli kimi zaman da adının hakkını veren blues'lar çaldı Jimmy Johnson. Çok güzel sololar attı. Arada bir hayat dersi de verdi. Ben okuyamadım siz okuyun dedi. Sevimli bir dede oldu.

Saat 11'i gösterdiğinde ekranlarda New York'un yeni yıla girişini izledik. 12'yi vurduğunda ise hep bir ağızdan "Happy New Year" diye bağırıp düdüklerimizi öttürdük. Saatlerce ayakta gitar çalıp şarkı söyleyen Jimmy Johnson'ı dinlendirmek adına gece yarısından sonra mekan sahibi kendi çıktı sahneye. Arka arkaya çaldığı funky blues'larla ortam iyice coştu. Ağır abiler ablalar oturmaya mı geldik deyip piste doluştu.

Bir penny diyor da kimsenin para attığını görmedik
Güzel bir konserin ardından mekandan ayrılıp metro durağına geldik. Yılbaşı gecesi toplu ulaşımı teşvik etmek için seferler ücretsizdi. Öyle ki kart basılan yerler kağıtla kapatılmıştı insanlar yanlışlıkla kart basmasınlar diye. Medeniyet başka şey canım. Darısı başımıza.




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...